21 Kasım 2009 Cumartesi

Niye Anlatmadıklarını Anlamadım!

RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA
Ben mi anlamıyorum yoksa anlatıyorlar da ben mi anlamıyorum veya anlatılmaması gerekiyor da ben zorla anlamak mı istiyorum?

Kafama takılan dini bir konuda soru soruyorum. Büyüklerim hemen cevap veriyorlar. Akrabalarımın ileri gelenlerine soruyorum. Hemen hemen aynı cevabı veriyorlar. Cevaba “niye” dediğim zaman çatılmış iki kaşla “Allah öyle emretmiş” diyorlar. Bu tepki o kadar sert oluyor ki bazılarına “kanıt göster” demeye cesaret edemiyorum. Çünkü öyle dersem apansız bir tokat gelecek gibime geliyor.



İmama soruyorum aynı sorularımı, oda kendine göre cevaplıyor. Ona “ispatlar mısın” diyorum. Cevap harika. ARAŞTIR BUL. “Sen imam değil misin cevaplasana” demek içimden gelmiyor.


Onlara Allah resulunun bir hadisi ile karşılık veriyorum. “Aranızdaki en cesaretliniz kolayca fetva vereninizdir”.

Bu işte kadınlar çok tecrübeli. Özellikle kadınlar. O kadar kolay fetva veriyorlar ki. Şaşırıyorum. Bilmedikleri hiçbir şey yok. “Bilmiyorum, araştırıp söyleyeyim” diyemiyorlar.

Bizde de hata var. Ne, neden, niçin, nasıl sorularını çıkarmışız lügatımızdan. Sormuyoruz hiç. Hiç birimizin cümlelerinin sonunda soru işareti yok. Ne denmişse kabul ediyoruz. Beyinlerimiz küçülmüş. Bilgisayara bir program yüklersiniz. Ne yüklemişseniz onu yapar. Kendini geliştirme gibi bir özelliği yoktur. Bize de ne anlatılırsa ne öğretilirse onu yapıyoruz. O kadar dünyalık işin içine birde bunları mı düşünelim değil mi? Sanki beynimizin bir kapasitesi var. Eğer bunları düşünürsek kapasite dolacak. Dünyalık işlere yer kalmayacak. Yok öyle bir şey. Beynini dolduramazsın. Dünyalık işlerini düşün ama sormaktan vazgeçme. Doğruyu bulmak için sor.

Soru sor diyorum ama “sakız orucu bozar mı” diyede sorma!

Bir zattan bahsetmek istiyorum. İmam-ı Buhari (Allah ondan razı olsun). Kim mi? Her müslümanın bilmesinin gerektiğini, en azından hayatta bir kere bile olsa bu şahsın adını mutlaka duymuş olması gerektiğini düşünüyorum.

İslam iki şeyden oluşur. Kur’an ve Hadis. Bunun dışında bir şey yoktur. Kur’an hepimizin evinin vazgeçilmez dekorlarından biri. Süslü süslü kaplar yaparız onun için. Sonra asarız evimizin en görünür yerine. Okunması ve amel edilmesi için değilde evimize dekor olsun diye gönderildi sanki (Estağfirullah). Kur’an da her bilgiye ulaşılamaz. Yanlış anlaşılmasın lütfen. Ameller konusunda. Mesela “namaz kılınız” emri bir çok yerde vardır ama nasıl kılınacağı uygulama konusunda anlatılmaz. Burada başvurulacak kaynak hadislerdir. Yani Allah Resulu. Hadisi nereden bulacağız. İşte burada devreye İmam-ı Buhari giriyor. Ömrünü hadis toplamakla geçirmiş. Sağlam hadislerle zayıf hadisleri birbirinden ayırmış. Ve kitabında sağlam hadisleri toplamış biri. Bütün imamların “Kur’an dan sonra en sağlam kitaptır” dedikleri kitabın sahibi.

Sadece Buhari ile bitmiyor. Müslim, Tirmizi, İbn-i Mace (...)

Allah hepsinden razı olsun.

Şimdi gelelim asıl meseleye. Dini bir soruya cevap verirken bana ayet veya hadis söyleyin, kabul ederim.

Müslümanlar içinde Buhari'yi duymayanlarla karşılaşıyorum. Peki bunda suçlu olan kim? Duymayan mı duyurmakla yükümlü olduğu halde duyurmayanlar mı? Eeeey alim, imam arkadaşlar neden gizliyorsunuz Buhariyi, Müslimi, Tirmizi, İbn-i Mace(...). Ya bu zatlar utanılacak bir şeyler yaptılar yada SİZLERDE TANIMIYORSUNUZ. Hangisi?

Şimdi eğer bir şeyler anlatacak, öğretecekseniz bizlere. Ya Kur’an'dan ayetlerle yada sağlam hadislerle çıkın karşımıza.

Verdiğiniz fetvalara ispat istiyoruz. “Şöyle bir ayet var, şöyle bir hadis var” diye değil. Kur’an'ın şu suresinin şu ayeti veya Buharinin şu ciltinin şu sıradaki hadisi.

Şimdi bilen ile bilmeyen birbirinden ayrılsın. Bizlerde gerçekten bilenlerden öğrenelim İSLAMI.
ALLAH'IN SELAMI MÜSLÜMANLARIN ÜSTÜNE OLSUN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder